40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
3.334,69%0,33
10.219,40%-0,06
02:00
Suçlu, hapisten çıkıp toplumla yeniden bağ kurma çabasında olsa da geçmişindeki suçlu kimliği yüzünden neredeyse her adımda engellerle karşılaşırdı. Hatta bu durum kitaplar, romanlar ve dizilerde de sıkça işlenir, toplumun suçluya karşı takındığı bu mesafe ve dışlama gözler önüne serilirdi. Ancak son yıllarda bu algı dramatik bir şekilde değişti. Suçluluk yanlışlıkla (!) romantizme edildi ve artık bir tür popülerlik aracı haline geldi. Sokakta hırsızlık yapmayı ya da hapse girmeyi “başarı” olarak gören bir nesil ortaya çıkmaya başladı. Suç işleyen kişi artık sadece kötü bir figür değil aynı zamanda özgür ruhlu (!) bir anti-kahraman olarak da sunuluyor. Peki suçlu olmak nasıl bu kadar “çekici” hale geldi? Suçlunun estetikleştirilmesi ne zaman ve nasıl başladı? Ve bu değişimin toplumsal, psikolojik ve kültürel sonuçları neler?
SUÇLU İDEALLEŞTİRİLMESİ: GELİŞİM SÜRECİ VE POPÜLER KÜLTÜRE YANSIMASI
Suçluların toplum içindeki yeri tarihsel olarak dışlanma ve damgalanma ekseninde şekillenmiştir. Uzun yıllar boyunca suç işleyen bir birey yalnızca yasal olarak değil aynı zamanda toplumsal olarak da cezalandırılırdı. Suçluya toplum tarafından yapıştırılan “etiket” çoğu zaman ömür boyu silinmezdi. Bir kez suçlu olarak tanımlanan kişi artık güvenilmez, tehlikeli ve toplumdan dışlanması gereken biri olarak görülürdü.
Bu bireylerin topluma yeniden kazandırılması gibi bir niyet yaygın değildi aksine suç işleyen kişi toplumdan soyutlanır, görmezden gelinir ya da ötekileştirilirdi. İş başvurularında ret cevabı almak, mahallede dışlanmak ya da aileler tarafından “örnek gösterilmemek” sıradan sonuçlardı. Medya ve edebiyat da bu toplumsal bakışı yansıtırdı; suçlu karakterler genellikle kötü, zararlı ve ahlaken çöküşteki figürler olarak kurgulanırdı. Onların hikâyeleri bir ders, bir uyarı niteliği taşırdı. Suçun cezalandırıldığı bu anlatılar, suçluya karşı ahlaki bir mesafe koyar ve toplumsal düzenin korunması gerektiğini vurgulardı.

Ancak 20. yüzyılın ortalarından itibaren toplumsal normlar ve değerler değişmeye başladı. Bu dönemde suçlu figürü, sinema, edebiyat ve televizyon aracılığıyla farklı bir şekilde tasvir edilmeye başlandı. Özellikle 1960’lar ve 70’ler suçlu figürlerinin kahramanlaştırıldığı ve başrolde olduğu dönemler oldu. Godfather, Taxi Driver gibi filmlerle suçlu, yalnızca toplumun dışladığı bir insan değil aynı zamanda “sistemi” sorgulayan, kendi ahlaki değerleriyle hareket eden bir figür olarak tasvir edildi. Toplumun baskılarına karşı direnen bu karakterler yer yer “anti-kahraman” olarak sunuluyordu.
Günümüzde ise bu eğilim daha da güçlenmiş durumda. Sosyal medya sayesinde suçluluk artık romantik bir kimlik haline gelmiş durumda. Toplumdan dışlanmış, özgür ruhlu, kurallara karşı çıkan bir kişi artık bir tür “özgürlük simgesi” olarak tanıtılıyor. Suçlu olmak adeta bir cesaret ve güçlü bir kimlik olarak sunuluyor. Bu dönüşümün bir diğer önemli noktası ise suçun estetikleştirilmesiyle ilgili. Suç sadece bir eylem olmaktan çıkıp bir yaşam tarzına dönüştü. Suçlu figürü, tarzını, tavırlarını, hatta davranışlarını taklit edenler tarafından popüler hale getirildi.
Sosyal medyanın gücüyle özellikle gençler, suçlulukla ilişkilendirilen stil, dil ve tutumları kendilerine “özgünlük” ve “farklılık” olarak sunuyor. Bu, toplumsal normları sorgulamak ve genellikle sistemin dışına çıkmak isteyen bir gençlik için cazip bir seçenek haline geldi. Hapse girip çıkmak, delikanlılık yapabilmek ya da sokaklarda güçlü olmak Instagram’da paylaşılan “başarılar” haline gelmeye başladı.
TOPLUMSAL VE PSİKOLOJİK SONUÇLARI: NEDEN “TEHLİKE” ÇEKİCİ?
Toplumda suçlulara olan bakış açısının değişmesi çok ciddi psikolojik ve sosyolojik sonuçlar doğuruyor. Bu sonuçları anlamak için önce bireylerin toplumsal kimliklerine ve aidiyet duygularına bakmak gerekir. Suçluluğu romantik bir kimlik olarak sunmak aslında bir tür kimlik arayışının sonucunu yansıtıyor. Gençler, özellikle alt sınıflardan gelen bireyler, sistemin kendilerine sunduğu imkânsızlıklarla baş edebilmek için bu tür figürlere yöneliyorlar.
Bunun arkasında yatan sosyolojik mekanizmalar ise toplumsal dışlanmışlık ve yabancılaşma ile yakından ilişkilidir. Birçok kişi, toplumun belirli kesimlerinden (özellikle alt sınıflardan) dışlandığını hissediyor ve bu dışlanmışlık bireyi toplumsal normlara karşı bir başkaldırıya itiyor. Bu noktada sosyal medyada öne çıkan suçlu figürleri ise bu başkaldırının bir temsiline dönüşüyor; görünürlük ve popülerlik kazanmanın bir aracı haline geliyor.
Psikolojik olarak da suçluluğun idealize edilmesi, bireylerin “daha özgür” ve “daha güçlü” hissetmelerine yol açıyor. Toplumda kabul görmek, bireyler için çok önemli bir ihtiyaçtır. Bu tür figürler, normlardan sapmakla birlikte toplumsal değerler sisteminde bir tür “yeni düzen” yaratma yoluna gidiyor. Bu da onların kimliklerini pekiştiriyor.
İSTATİSTİKSEL ANALİZ: SUÇLULUK İLE POPÜLERLİK ARASINDAKİ İLİŞKİ
Günümüzde suçlu figürlerinin popüler kültürde daha fazla yer bulmasının yalnızca kültürel bir dönüşümle değil aynı zamanda somut sosyolojik ve istatistiksel verilerle de desteklendiği görülüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, son 10 yılda özellikle 15–24 yaş arası bireylerde suç oranlarında belirgin bir artış söz konusu. Bu artışın önemli bir bölümü büyükşehirlerin düşük gelirli, sosyal imkanları kısıtlı kenar mahallelerinde yaşayan gençlerden oluşuyor. Bu durum, suçun bireysel bir eğilimden çok sınıfsal ve yapısal nedenlere dayandığını ortaya koyuyor.
Pierre Bourdieu’nun “habitus” kavramıyla açıklanabilecek şekilde, bu gençler içinde bulundukları çevre ve sosyal pratikler aracılığıyla şekilleniyor; şiddet, yasa dışı yollar ya da “sokak aklı” bu çevrelerde bir hayatta kalma becerisi olarak görülüyor. Eğitim ve istihdam imkanlarının kısıtlı olduğu bu alanlarda genç bireyler görünür olmanın ve kabul görmenin yollarını suç üzerinden bulabiliyor. Sosyal sermayesi sınırlı bireyler için “delikanlılık”, “sokağın saygısı” ya da “reislik” gibi unvanlar alternatif bir prestij ve kimlik kaynağına dönüşüyor.

Bu noktada sosyal medya da devreye giriyor. Yapılan çeşitli medya analizleri ve uzman yorumları, suçla ilişkilendirilen kişilerin TikTok, Instagram ve YouTube gibi platformlarda daha fazla etkileşim aldığını gösteriyor. Örneğin Doç. Dr. Ali Murat Kırık’a göre sosyal medya fenomenleri, görünürlüklerini artırmak ve gelir elde etmek amacıyla riskli ya da norm dışı içeriklere yöneliyor. Bu bağlamda, sabıkalı olduğu bilinen ya da yasa dışı yaşam tarzını estetik unsurlarla süsleyen kişilerin içerikleri özellikle genç kullanıcılar tarafından dikkat çekici bulunuyor. TikTok gibi platformlarda, hapse girip çıktığını anlatan ya da suçla ilişkilendirilebilecek deneyimlerini romantizme eden kullanıcıların videoları binlerce hatta milyonlarca izlenme alabiliyor. Artı Gerçek’in sosyal medya analizine göre bu tür içerik üreticileri, toplumsal normları zorlayarak “farklı” ve “özgün” görünmeyi başarıyor bu da takipçi kazanma ve popülerleşme sürecinde önemli bir rol oynuyor. Böylece suç yalnızca bir eylem değil aynı zamanda bir imaj ve hatta bir tür “kişisel marka” haline geliyor.
Daha çarpıcı olan ise suç ile ilişkilendirilen bireylerin sosyal medya üzerinden kazandıkları ün sayesinde influencer benzeri bir statüye ulaşmaları. Marka anlaşmaları yapmasalar bile takipçileri sayesinde “mahalle ünlüsü” haline geliyorlar. Bu da suçu yalnızca cezalandırılması gereken bir davranış değil görünürlük ve güç kazanma aracı olarak sunuyor. Özellikle gençler arasında bu figürlerin popülerleşmesi, bireysel başarının ya da ahlaki doğruluğun değil; güç, cesaret ve “sisteme başkaldırı”nın daha fazla takdir gördüğü bir algı dünyasının oluştuğuna işaret ediyor.
TOPLUMSAL POPÜLERLEŞMENİN SEBEPLERİ: “TEHLİKELİ OLAN”IN ÇEKİCİLİĞİ
Peki, suçlu figürlerinin bu denli popülerleşmesinin ardında ne yatıyor? Elbette sosyal medya bu sürecin görünür kısmını oluşturuyor ancak meselenin kökeni çok daha derinlere uzanıyor. Suçlu figürünün bugünkü gibi cazip ve estetik bir temsile bürünmesinin arkasında medya, müzik endüstrisi ve görsel kültürün dinamikleri önemli rol oynuyor. Rap müzik, sokak kültürü, dijital platformlar ve televizyon dizileri gibi kitle iletişim araçları, suçla özdeşleşmiş karakterleri yalnızca temsil etmekle kalmıyor aynı zamanda bu figürleri “tüketilebilir” ve “satılabilir” hale getiriyor.
Medyada suçun bu kadar sık işlenmesinin başlıca nedenlerinden biri, suçun dramatik ve dikkat çekici bir anlatı sunması. Suç, çatışma içerdiği için izleyicinin ilgisini canlı tutuyor. İzleyici için suçlu figürü, sıradan hayatın dışında duran, sınırları zorlayan, normlara karşı çıkan ve bu nedenle de merak uyandıran bir karakter sunuyor. Medya ise tam da bu noktada devreye giriyor: İzleyiciyi daha uzun süre ekrana bağlayan içerikler, reklam gelirlerini artırıyor. Bu nedenle televizyon dizileri, filmler ve dijital platformlar suçun dramatik potansiyelini sürekli yeniden üretiyor. Suç, medya için bir reyting aracına dönüşüyor.
Aynı şekilde müzik endüstrisi de özellikle rap ve trap kültüründe bu figürleri yücelterek ticarileştiriyor. Müzik şirketleri, otantik sokak hikâyeleri anlatan ve suçla ilişkili imajları taşıyan sanatçılar üzerinden kâr elde ediyor. “Gerçeklikten gelen ses” imajı, müziğin duygusal gücünü artırırken; suçla özdeşleşmiş anlatılar, sanatçılara hem “sokaktan gelen” hem de “başarıya ulaşan” figürler olarak kimlik kazandırıyor. Suçlu figürü burada bir pazarlama nesnesine dönüşüyor. Örneğin sabıkalı olması, mahkemelik geçmişi ya da sokak kavgalarına karışması artık kariyeri için dezavantaj değil; aksine “gerçekçi” ve “sert” bir duruşun kanıtı sayılıyor.
Televizyon dizilerinde ve sinemada da benzer bir durum söz konusu. La Casa de Papel, Peaky Blinders, Breaking Bad gibi diziler, yasa dışı eylemler gerçekleştiren karakterleri karizmatik lider figürleri olarak sunuyor. Bu karakterler, sistemin adaletsizliğine karşı “kendi adaletini” sağlayan bireyler olarak temsil ediliyor. Medya burada suçlu figürünü bir kahramana dönüştürürken izleyiciye de “yasaya karşı gelen ama haklı nedenleri olan” bir karakteri sevdirmeyi başarıyor.
Bu sürecin arkasındaki temel mekanizma ise duygu ekonomisi ve görsel kültürün ticarileşmesi. Suç, tehlike, heyecan ve risk gibi duygular özellikle dijital çağda içerik tüketiminde güçlü tetikleyiciler haline geldi. Medya bu duyguları sürekli besliyor çünkü bu içerikler izleniyor, paylaşılıyor ve konuşuluyor. Bu da hem izlenme oranlarını hem de ekonomik kazançları artırıyor. Suçlu figürü bu anlamda sadece bir anlatı değil; bir ürün, bir marka, bir tüketim nesnesi haline geliyor.
SUÇUN YENİ TANIMI
Sonuç olarak suçun estetikleştirilmesi, toplumun suçluya bakış açısını köklü biçimde değiştirmiştir. Suçlu olmak artık yalnızca yasa dışı bir eylemi ifade etmemekte; bir tür “popülerlik”, “özgünlük” ve hatta “özgürlük” simgesi olarak yeniden tanımlanmaktadır. Bu dönüşüm, bireylerin kimlik arayışlarını, aidiyet duygularını ve toplumla kurdukları ilişki biçimlerini ciddi şekilde etkilemektedir. Özellikle genç bireyler için suç, sistemin dışında kalmanın değil sisteme alternatif bir duruş sergilemenin sembolüne dönüşmüştür.
Bu noktada, toplumsal yapı ve medya arasındaki simbiyotik ilişkiyi de göz ardı etmemek gerekir. Medya organlarının reyting kaygısıyla “tehlikeli olan”ı cazip biçimde sunması; suçun, içerik olarak daha çok tıklanması, konuşulması ve yayılması bu dönüşümün önemli bir taşıyıcısı olmuştur. Ancak unutmamak gerekir ki bu sembolleştirme süreci, toplumsal duyarsızlıkla birleştiğinde daha büyük bir tehdide zemin hazırlamaktadır.
Eğer bu kültürel dönüşümün önüne geçilmezse, suçun sıradanlaşması ve meşrulaşması daha büyük toplumsal sorunları beraberinde getirebilir. Gençler adaletin değil güç gösterisinin peşinden gitmeye başlar; yasa dışı eylemler bir protesto biçimi olarak içselleştirilir. Uzun vadede bu durum, toplumsal düzenin bozulmasına, güven duygusunun zayıflamasına ve suç oranlarının daha da artmasına yol açabilir. Suçun “stilize” edilmesi, gerçek mağdurların görünmezleşmesine ve adaletin özünün yitirilmesine neden olur. Böyle bir ortamda sadece hukuki değil ahlaki sınırlar da belirsizleşir; toplum, normlarını yitirmiş bir kitleye dönüşme riski taşır.
Bu noktada hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bir sorumluluk almak kaçınılmazdır. Medya, içerik üreticileri, eğitimciler ve aileler; suçun cazip bir “imaj” değil,- toplumun huzuruna ve bireylerin haklarına yönelik gerçek bir tehdit olduğunu anlatma görevini üstlenmelidir. Okuyucu olarak bizlerin de bu dönüşüme yalnızca dışarıdan bakan değil sorgulayan ve dönüştüren aktörler olmamız gerekir. Çünkü suçun estetikleştirilmesi karşısında sessiz kalmak, suça ortak olmaktır.

Devlet Tiyatroları birçok alanda personel alımı yapacak! Peki şartlar ne?
Balıkesir Sındırgı’da 6.1 şiddetinde deprem
Haberdili.com’un yeni yazarı: Avukat Ceren Avşar kimdir?
PKK, Türkiye’den tamamen çekildiğini duyurdu
Türk Telekom’dan 5G Devrimi: Türkiye’de İlk Hologramlı Basın Toplantısı Gerçekleşti!
İstanbul’daki 58 yıllık Tarihi Şahin Lokantası resmen iflas etti
İstanbul’da görülen böcek, dünyayı etkiliyor
Trump: İspanya, belki de NATO’dan atılmalı
İsrail kabinesi, Gazze’de ateşkes anlaşmasını onayladı
Altında gülleleme, 4 bin dolar sınırından geri çekildi
Ayşe Barım hakkında yeniden tutuklama kararı
İstanbul’da hissedilen deprem
Sumud Filosu’na İsrail müdahalesi: 37 Türk aktivist alıkonuldu, Filo yoluna devam ediyor
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurular UYAP üzerinden alınmaya başlandı
MHP Genel Başkanı Bahçeli’den CHP’ye tepki
Erdoğan BM’de Dünyaya Seslendi: “Gazze’de soykırım gözlerimizin önünde devam ediyor”
Erdoğan, BM’de Gazze toplantısına katıldı
Karadeniz’e uyarı
İngiltere, Kanada ve Avustralya Filistin’i devlet olarak tanıdı
Kent Uzlaşısı Davası’nda 10 sanıktan 9’unun tutukluluğu devam etti
Yeni Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Safi Arpaguş oldu
PKK, Türkiye’den tamamen çekildiğini duyurdu
MHP Genel Başkanı Bahçeli’den CHP’ye tepki
Erdoğan BM’de Dünyaya Seslendi: “Gazze’de soykırım gözlerimizin önünde devam ediyor”
Erdoğan, BM’de Gazze toplantısına katıldı
Kent Uzlaşısı Davası’nda 10 sanıktan 9’unun tutukluluğu devam etti
Anahtar Parti: “CHP’ye yönelik kayyım davasını hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde takip ediyoruz”
Aile ve Gençlik Fonu’ndan evlenecek çiftlere 250 bin TL’ye kadar kredi desteği
CHP İstanbul İl Başkanlığı’nda gerginlik: Gürsel Tekin, polis eşliğinde binaya girdi
Erdoğan: “ABD’nin vize kararı BM’nin varlık amacına aykırı, en çok İsrail’i sevindirir”
Suriye Cumhurbaşkanlığı Süveyda’da ateşkes ilan etti ancak çatışmalar sürüyor
Memleket Partisi kapatılıyor
İmamoğlu’na Akın Gürlek davasında 1 yıl 8 ay hapis kararı
Bakan Yusuf Tekin LGS’de şaibe iddialarına; Gerizekalıya anlatır gibi anlatıyoruz
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’e tahliye kararı: Cezaevinden çıkamayacak
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “AK Parti, MHP ve DEM Parti olarak bu yolu birlikte yürümeye karar verdik”
PKK 47 yıl sonra silahları bırakıyor
Leman Dergisi’nin firari yazı işleri müdürü Aslan Özdemir İstanbul Havalimanı’nda yakalandı
TBMM Genel Krulu’nda AK Parti’li Vekilden kahkaha sesleri
Şile Belediye Başkanına gözaltı
Mahmut Arıkan kürsüye gelin ve damatla çıktı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.